Azərbaycan istiqlal

İstiklal, o sönmeyen müebbed bir

meşale

Gönüllerde tutuşur, gözlerde sönse

bile!...

Ansızın beldemizi sardı bir gece,

Hırpaladı hayatı bir kara pençe.

Ufukları titretti şiddetli yeller,

Bir kıyamet feryadı yükseldi yer yer;

Dağ, taş, deniz çarparak hep birbirine

Gönüller gömüldü yerin derinlerine

Yalçın dağlar başından şimşekler taştı

Ortalıkta bir deli tufan kaynaştı

Yıktı, yaktı, karşı[sı]na çıkan şeyleri;

Memleket oldu artık bir yangın yeri.

Eski vatandan bize bir viran kaldı

Yurdumuz pek korkulu mateme daldı:

Her kayanın altında bir ruh inlerdi:

Yükselen feryatlara yeller ses verdi.

Bir ölüm el uzattı şanlı millete,

Dünkü büyük saadet döndü nikbete;

Devrildi hep tahtından şerefli hayat,

Mahbes kesildi bize büyük kainat.

Artık kaybeylemişti kendini herkes,

Ağızlarda donmuştu hıçkırıklı ses;

Benliği alınmıştı Türk‘ün elinden,

Ayrılmıştı vahşetle öz güzelinden.

Bütün millet uçuşup taşlar başına,

İltica eylemişti son gözyaşına;

Vatan harabesinde bürünüp aha

Yalvarıyordu candan büyük Allah‘a;

Yalvarıyordu Hakka, öz hakkı için...

Yanıyordu elemle hep için-için

Yıllar geçti...Türk eli inlerdi yine.

Azeriler derdini gömdü kalbine,

Bekledi Tanrısının büyüklüğünü

Bekledi kurtaracak mukaddes günü;

Çünki Hakkın nuruydu alnında yanan

Yurdunun halâsına etmişti iman,

Biliyordu sönmez yaktığı ocak,

Saltanatı ta haşre kadar duracak.

Nihayet bir gün geldi, durdu gözyaşı

Yükseldi çoktan beri eğilen başı!

Milletin ta ruhundan bir güneş doğdu,

Memleketi kaplayan zulmeti boğdu...

 

—2—

Bir sabah erkendi, hava parlaktı,

Gönüllerden deryaya merhamet aktı

Ufukta kanarken bir kılıç yeri

Güneşle beraber doğdu bir peri:

-Bir elinde hilal, birinde hançer,

Gözlerinde ümit, yüzünde keder;

Göğsünde açılan büyük yaradan

Akıyordu hazin hazin kızıl kan.

Alevli nazarla süzdü herkesi,

Yükseldi bin dertle titreyen sesi,

Syledi ki: Ey Türk oğlu Azerî,

Bir zaman gözlerin aşsın Hazeri,

Gezsin mahdut fikrin maveralarda,

Neler var, gör anla o dünyalarda...

Sözlerimi dinle, ben tarihinim,

Aç kalbimi oku, düşün ey benim

Hâkim iken esir olan evladım,

Galiba dilinden silindi adım?!

Unutma ki benim, seni doğuran,

Benim bu dünyada tahtını kuran.

Güzel tarihini bırakma sakın

Onda gömülmüştür hayatın, hakkın!

Onun içindedir şerefin şanın

Hayatını ona yazmıştır kanın..

Bugünkü derdini duyduğum zaman

Kaynadı kalbimde bıraktığın şan.

Yaralı bağrımla koştum ben sana

Getirdim kanımdan merhem yarana

Haydi, aczı bırak, bir kendine gel,

Yaşamak istersen göklere yüksel,

Yüksel kucağımda şehamet ara

Alçaksın, baş eğsen o alçaklara!

Biter bitmez asıl nasihatleri

Kayboldu güzlerden sevimli peri

Ortalığı sardı bir derin sükut

Her şey oldu hayran, her insan mebhut..

 

—3—

Bu ses önünde biz de her Türk gibi

utandık

Bir kılıçla bir kale alınan günü andık;

Baktık kanımız coşkun, kuvvetimiz

yerinde

Neden topraklarımız kalsın yâd

ellerinde?

Madem ki kendimize biz de insan

diyoruz;

Biz de Hakk‘a, hayata hep iman

ediyoruz,

Artık niçin yazılsın alnımızda esirlik?!

Haydi hayata doğru ilerleyelim, dedik.

Felaketler ezdikten sonra milleti, mülkü

Hepimiz kani olduk, hepimiz anladık ki:

Mazlumların sesini duyan mazlumdur

ancak

Azerî‘nin güneşi öz ruhundan doğacak.

Çok zamanlar bu hakikat bizlerden hep

saklandı,

Çok zaman vahşilikte viran bağrımız

yandı!

Biz birşeye vurgunduk, candan bir şey

sevmiştik,

Yurtlarımız yanarken bu cananla biliştik

Yıllarca biz aradık onu Şark‘ın kızında,

Dalgaların içinde, kılıçların ağzında;

Yıllarca hasretiyle bin dert içinde

yandık,

Yıllarca bir adını ruha teselli sandık,

Bu sevmemiz bizlere galiba çok

görüldü.

Süngülerin ucuyla ta kalbimiz söküldü

O canan busesine uzanan her yanağa

Kızıl kurşunlar vurdu birer ateşin

damga..

Hasretle ağlayanlar sürüldü Sibirya‘ya

Hakaretle tükürüldü gökte parlayan

aya;

Lakin bizim aşkımız gönlümüzde bir

seldi

Bize yol gösteren şey bir mukaddes

emeldi,

O emel ki doğmuştu milli hayat

içinden...

Buyruk alındı yerin ta yedi kat içinden,

Savrulan kılıçlara çıplak göğüsle çıktık

Babamızın kabrinde yükselen haçı

yıktık,

çiğnedik tahtımızdan bizi yıkan kuvveti,

Vahşeti ezdi iman kuvveti, kan kuvveti

Doğdu bir ay şeklinde sevdiğimiz

istiklal,

Sevin ey nazlı hilal, sevin ey şanlı hilal!

Evet gönüller coştu bir sevincin gücüyle

Istiklal sevinciyle, istiklal sevinciyle...

İstiklal, o yaşayan milletin kalbinde can

İstiklal, o saadet, hayat, zafer, şeref,

şan.

İstiklal, o sönmeyen müebbed bir

meşale

Gönüllerde tutuşur, gözlerde sönse

bile!...

İstiklal, o vatanın göğsünden yükselen

ay.

İstiklal, o kemikten, kandan yapılmış

saray.

İstiklal, o milletin parçalanan

bağrından

Gelinlerin, kızların, akan göz

yaşlarından

Doğmuş pek mübarek, pek mukaddes

bir ―İlahtır,

Hangi bir erkek onu düşmanlara

kaptırır?

Anaların saçından ördüğü bir bayrağı

Hangi erkek çıkıp edecek baş aşağı?!

Sen bizimsin, bizimsin, durdukça bende can,

Yaşa, yaşa, çok yaşa, ey şanlı Azerbaycan!

Oxşar şeirlər